Tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Tarih etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

12 Nisan 2013 Cuma

Ankara'nın Başkent Oluşu


     Sivas Kongresinde yurda giren düşmana karşı birliği sağlama ve ulusal savaşımı yürütme görevi Heyet-i Temsiliye’ ye verildi. Mustafa Kemal’ in önderi oldugu Heyet-i Temsiliye Sivas’ ı merkez yaptı, ancak sivasın işgal bölgelerine uzak olması bazı kararların alınması ve uygulanmasında zorluklar çıkartıyordu . 

    Tehlikede olan bölgelere daha yakın bir merkeze duyulan ihtiyaç nedeniyle Ankara’nın merkez olmasına karar  verildi. Mustafa Kemal ve Heyet-i Temsiliye’ nin Ankara’  ya geleceğini haber alan Ankaralılar coşkun gösterilerle Mustafa Kemal’ i karşıladı . 

Ancak buna karşın Ankara bir başkentte bulunması gereken özelliklerden yoksundu . 1920 sonlarında yeni bir başkent belirlenmesi konusunda meclise bir hükümet kararı sunuldu.  Bu kararda, İstanbul’ un kayıtsız şartsız kurtarılması halinde bile oranın bir merasim merkezi olması, milletinse asıl istiklal merkezi olarak yeni bir yere gerek duyduğu son harple daha iyi anlaşılmıştır deniyordu .

 Bu amaçla Genelkurmay, fikir ve ihtisas sahibi kişilerden oluşan bir komisyon oluşturuldu . Bu komisyon milli sınırlar ve savunma açısından harita üzerinde inceleme yaparak Hükümet merkezi olarak bir bölge belirleyecek , bu bölgenin sahile , trafiğe elverişli , ülkenin bir çok yeri ile kolay bağlantısı olacak , elektrik imal edilmesi için su kaynaklarına yakın kömür, orman, içecek su kaynakları civarında medeni kent olanakları sunacak gelişmeye açık olacaktı.  

Yeri ise  inceleme kurulu belirleyecekti. Tüm bu incelemelerin ışığında 1921 sonunda gerekli inşaatlar başlatılarak hükümet merkezi taşınsın deniliyordu . Bu arada hükümet Ankara da ittihat ve Terakki için yapılan binada çok güç koşullarda çalışmasını sürdürmekteydiler.

 Uzun çalışmaların ardından Mustafa Kemal ve arkadaşları Başkenti Ankara olmasını uygun gördüler ve 9 Ekim 1923’te İsmet İnönü Meclis Başkanlığı’ na Ankara’nın yeni devletin Başkenti olmasını isteyen , kendi el yazısı ile hazırlanmış bir önerge sundu. 

Önerge 13 Ekimde genel kurulda ele alındı . Kısa sürede benimsenen karara göre artık “ Türkiye Devleti’nin makam-ı idaresi Ankara şehridir” deniliyordu . Bu hüküm 20 Nisan 1924’te Anayasaya 2. madde olarak girdi. Daha sonra Anayasalarda yer alan bu hüküm anayasanın değişmez maddelerindendir. 


2 Nisan 2013 Salı

Satranç Oyununun Tarihçesi


      İki oyuncunun, sırayla beyaz ve siyah olmak üzere 64 kareye ayrılmış bir tahta üstünde, değerleri değişik 16’şar taşla oynadıkları bir oyundur.

     Satranca, eski yazıtlarda raslanmıştır. İ.Ö. 3000 yıllarında satrancı andıran bir oyunun Mısır ve Hindistan’da oynandığı sanılır. Murret’nin 1913’te yazdığı satranç tarihinde, söz konusu oyunun 570 yıllarında Hindistan’da oynandığı belirtilmiştir. Ele geçen yazıtlardan ve gerçekleştirilen araştırmalardan, satrancın, 600 yıllarında Hindistan’dan İran’a geçtiği ortaya çıkarılmıştır.

     Gene söz konusu belgelerden edinilen bilgilere göre Araplar satrancı VII. yy’da öğrenmişler ve bu oyuna satranç ya da şatranç adını vermişlerdir. Bir söylentiye göre satranç, Sat- Rançu adıyla Çin’de doğmuştur. İranlı ozan Firdevsi’nin efsanevi İran tarihini dile getirdiği Şehname adlı yapıtında, İran şahı Hüsrev’in Hint racalarıyla birbirlerine gönderdikleri armağanlar arasında satrançla ilgili resimlere de yer verilmiştir.

       Bir başka görüşe göre, satrancı, İ.Ö. XII. yy’da Truva savaşı sırasında Yunanlı Palamedes bulmuştur. Satranç sözcüğü, dört ayrı figürün dört ayrı silahla sunulması anlamındaki hintçe çaturanga sözcüğünden gelir. Bu dört figür konusunda değişik görüşler ileri sürülmüştür. Kimilerine göre dört figür “ hava, ateş, toprak, su” yu, kimilerine göreyse “ilkbahar, yaz, sonbahar, kış” ı canlandırır. Buna göre, en güçlü, en yetenekli taş olan vezir ateşi, bilginleri; kale toprağı; fil havayı; at suyu; şah ise evreni simgeler.

     
        Kuşkusuz böyle bir yorumlama taşların geometrik biçimlerinden doğmuştur.
Satranç, Batı dünyasına Araplar aracılığıyla IX. yy’da tanıtılmıştır. Bu durum, Harun-ür-Reşid’in Charlemagne’a hediye ettiği satranç takımıyla çarpıcı bir biçimde belgelenmiştir. Türkiye’de kökeni çok eski dönemlere dayanan satranç oyunu, cumhuriyetin ilanından sonra giderek yaygınlaştı. 1936’da Ankara’da 1943’te İstanbul’da satranç kulüpleri açıldı. 1954’te kurulan Türkiye Satranç Federasyonu 1962’de Uluslararası Satranç Federasyonuna bağlandı.

 

Google Sevdasi Copyright © 2011 -- Template created by O Pregador -- Powered by Blogger Templates